enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Yalıncak Sultan Ocağı

Yalıncak Sultan Ocağı
REKLAM ALANI
30.03.2022 22:35
0
A+
A-

Yalıncak Köyü Hafik ilçesine bağlı ve görülmesi gereken bir köy. Yalıncak Sultan Türbesi ülkenin her tarafından gelen ziyaretçilerle dolup taşıyor. Bizde dergi ekibi olarak gittik, gördük ve dualarda bulunduk. İnanın çok etkilendik. Görülmesi gereken bir yer.

Bu ocağın postnişi Mahmut Yalıncakoğlu ile bir röportaj gerçekleştirdik. Biz sorduk o cevapladı.

 

 

YAZI ARASI REKLAM ALANI

 

 

 

 

1964 doğumluyum. Askerliğim dışında gurbet hayatım hiç yoktur. Burada doğdum, burada yaşıyorum, yaratan nasip ederse burada ölmek ve buraya gömülmek istiyorum.

Her köylü çocuğun yaptığı gibi ve Âşık Veysel’in dediği gibi küçükken koyun yaydım, kuzu yaydım, koştum seğirttim.

1979 da traktöre bindim, bugüne kadar da inmedim. Çiftçilik yapmaktayım. Babam Hüseyin Yalıncakoğlu çok genç yaşta Hakka yürümesi sonucu Yalıncak dergâhında nöbetçi olmak durumunda kaldım.

Babam vefat ettiğinde küçük kardeşlerim talebe idi. Zara da okuyorlardı. 1990 lı yılların başında da onlar İstanbul’a gittiler. Ailelerinin geçimi için çaba sarf ediyorlar.

1994 yılından itibaren bizim mücadelemiz başladı. Babam 1993 ün aralık ayında vefat etmişti. Ben o arada çok bocaladım. Yalıncak Sultan Dergâhına gelen talip, muhip canlar misafirlere hizmet vermekte, dua okumakta yani yardımcı olmakta bir iki yıl bocaladım.

Buraya gelenlerin manevi destekleri ve bana yol göstermeleri sayesinde kendimi biraz toparladım.

O zamanlar hayvancılık ve tarımla uğraşıyordum. Bir zaman böyle devam ettik.2001 yılının kasım ayında İstanbul’a bir iş için gitmiştim. Eşin dostun yardımı ve tavsiyeleriyle derneğimizi kurduk. Orada yaptığımız gece ve etkinliklerden elde ettiğimiz gelirle yalıncak sultanın türbesini yaptırdık. Daha sonra birkaç etkinlik daha yaparak gelir elde ettik. Bunları buradaki türbelerin onarımı ve yapımı için harcadık. Yalıncak Sultan adıyla bir aş evi ve bir misafirhane yaptık. Bundan sonra benim İstanbul’da işim azaldı. Artık kendi işime dönmem gerekiyordu. Tekrar köyüme dönerek çiftçiliğime başladım. Halamın oğlu Hüseyin Elmas kendisi Yalıncaklı aynı zamanda Ağuiçen Ocağının dedelerindendir. Dernek başkanımız o oldu.3-4 dönemdir başkanlığı o yapıyor. Bir birimize destek olarak bu hizmeti yürütüyoruz.

 

 

Yalıncak sultan hakkında bilgi verebilir misin?

 

Hacı Bektaş’ı Veli’nin Anadolu’ya gelişi ile beraber bu süreç başlıyor. Yalıncak Sultanın babası Pir Eba Sultan Hacıbektaş’ı Veli efendimizin cemlerinde çerağcılık yapan kişidir. Kendisi ehli beyit soyundandır.

Hacı Bektaş’ı Veli den önce Anadolu’ya gelen Horasan erenlerinden birisidir. Hacıbektaş’ın Anadolu’ya gelmesinden sonra onun çevresinde toplanan canlardan biridir.

Dergâhta kalır. Cemlerde çerağcılık yapar.

O dönemlerde Konya’da bir medrese vardır. Oranın hocası Molla Sadettin Konyevidir. Hacı Bektaş’ı Veli’ye bir mektup yazar. Der ki: ‘’ Ya peygamber evladı. Ben Şemsi Tebrizi’yi kaybettim. Onun boşluğunu doldurmak için bize bir pir gönderin ki sizin dergâhınızın demini, içtihadını bize anlatsın, öğretsin. Biz onun ışığından faydalanalım.’’

Hz Pir de: ‘’ Çerağcı mollaya gidecek kişi sensin, var hazırlığını yap ‘’der.

 

O zaman Pir Eba Sultan şunu der: ‘’ Ya Hünkârım size malumda olmuştur. Ömrümün son anlarını yaşıyorum. Beni neden cemalinizden ayırmak istiyorsunuz? ‘’

Hz Hünkâr şu cevabı verir: ‘’ Çerağcı er nazarı kimyadır, toprağa atsan altın olur, biz seni saldık, var görevinin başına. Lakin günü geldiğinde bize bir gül bir can göndermen gerektir. Bunu bil ve ihmal etmeyesin.’’

Pir Eba Sultan iki evladı ve eşi ile birlikte Konya’ya gider ve oraya ulaşır.

Pir Eba Sultana Molla Sadettin der ki : ‘’ Biz gündüzleri medresede sohbet edelim, akşamları da sizin yanınızda sizinle sohbet edelim, bir birimize yakın olalım. Kendi evine yakın bir evi Pir Eba Sultan’a tahsis eder.

 

O tarihlerde Konya civarında bir hastalık başlar. Çocukları daha çok etkileyen bir hastalıktır bu. Çocuklar vefat etmeye başlar. Pir Eba Sultanın iki çocuğu Ahmet ve İbrahim hastalanır ve vefat eder. Küçük oğlu Seyit Muhammed Nuri de hastalanır. Onunda vefat edeceğini düşünen Pir Eba Sultanın eşi Hatem ana müthiş bir ahuzar eder, ağlar. Döner,  Pir Eba Sultana :  ‘’ efendim, sen bu kadar kerameti, ilimi hünkâr dergâhından aldın. Bir yönel hünkârımıza niyaz et. Allah’a yönel bir dilekte bulun. Yavrumuzu bize bağışlasın.’’ Der.

Pir: ‘’ Hatunum Kerbela’da İmam Hüseyin bu kadar ehlini ailesini Muhammed, Ali yoluna verirken bu kadar sızlanmadı da, sen neden bir evlat için bu kadar ateşe düştün.’’ der.

Hatem ana: ‘’ ama benim evladım bir tane kaldı, İbrahim’im Ahmet’im gitti. Bir Nurim var.’’

Pir: ‘’peki peki’’ der. Dışarı çıktığında bakar ki oradaki insanlar hep toplanmış içeriden ölüm haberi bekliyor. Pir bu insanlara dönerek: ‘’ canlarım, bu sabinin cenaze namazını ölü niyetine mi diri niyetine mi kılalım’’ diye sorar.

O ahalinin içinden kalp gözü açık olan biri ‘’yaradan hikmetiyle diri niyetine kılalım’’ der. Pir öyleyse ‘’ Dönelim, yaratanın himmetiyle Hünkâr dergâhına dönelim Allah Allah diyelim.’’ der.

Dualar edilir. Pir: ‘’ Yaradan evladımızı bize bağışlamış olsa gerektir. ‘’ der ve içeri girer. Hatem ana çocuğun başındadır.

Pir çocuğun sağ elini sağ elinin içine alır ve ‘Hakkın himmeti Hz. Hünkâr’ın nazarı ile kalk ey oğlancık ‘ der ve bir tokat atar. Çocuk bir silkelenir.

Böylece Seyit Muhammed Nuri iyileşir.

Yıllar geçer. Hatem ana Hakka yürür ve Konya da toprağa verilir.

Pir Eba Sultan oğlunu karşısına alır ve ‘’ Ya Nuri ben bu ilimi bu erkânı Hünkâr Hacı Bektaş’ı Veli’den aldım. Sende onun bize yadigârısın. Beni burada toprağa verdikten sonra, bu evi Sadettin’e teslim et, burada mahrum kalma, Hünkârın huzuruna var ki kısmetini alasın. ‘’ diye nasihatte bulunur.

Bir zaman sonra Pir Eba Sultan Hakka yürür. Konya merkezde Pir Eba Camisinin avlusunda 5 tane Horasan ereni yatmaktadır. Pir Eba Sultan bunlardan biridir. Onun adına Konya da bir de taksi durağı vardır.

Seyid Nuri yola düşer. Hünkâr’ın dergâhına yaklaştığı zaman hürmetinden dolayı ayakkabılarını ve çoraplarını çıkartır. Bu şekilde yürümeye devam eder.

Hz Hünkâr’a ayan olur. yanındaki canlarına der ki erenler bize Konya tarafından bir yalıncak geliyor. Kim onu huzurumuza getirse.

Emir Cem ve Sarı İsmail biz bile gideriz hünkârım derler.

Hünkâr hadi o zaman yol sizin diyerek izin verir.

Giderler bakarlar ki uzun boylu sarışın bir genç yalın ayak geliyor. Emir Cem Sarı İsmail derki: ‘’ Ben bu gençten Pir Ebamın kokusunu aldım. ‘’

O gençte efendim ben Pir Eba Sultan’ın oğluyum diye cevap verir.

Gence nereye gittiği sorulur o da Hz Hünkârın dergâhına gittiğini söyler.

O zaman Emir Cem: ‘’  şüphe kalmadı ki hünkârın istediği yalıncak sensin’’ der.

Dergâha vardıktan sonra Hz Hünkârın huzuruna çıkarlar. Hz. hünkâr dua eder, ’’ varın bu çocuğu tımar ediniz ve bana getiriniz’’ der.

Yalıncak traş edilir, banyo yaptırılır ve elbise giydirilir. Başına da 12 dilimli taç olan yeniçerilerin giydiği Hüseyni siyah bir şapka takılır. İkisi beraber kuşağı bağlarlar ve Hünkârın tekrar huzuruna çıkartılır.

Hünkâr onun duasını eder ve duasının sonunda der ki: ‘’ ya gözümün nuru kal dergâhında hizmetini gör. Aşını ekmeğini ye. Gün gelecek ki seni bir yere salacaklar. Toprağın kefaretin olsun. Seni arayan o demde bulsun.’’

Seyit Nuri Dergâhta kalır, hizmet eder, savaşlara katılır. Bursa civarındaki bir savaşta büyük başarı gösterir. Kendisine sancak verirler. Ordu komutanı olur. Tabanı büyük er Mustafa lakabını alır.

O tarihler Selçuklunun son dönemleridir. Moğolların Anadolu’ya akınları vardır. Hz. Hünkar Karadonlu Can Babayı Erzincan’ın Cibice Boğazı noktasına göndererek, ‘’ var oraya Kavusan’ı durdur, keramet, ilim ne isterse ver. Eğer o Anadolu’ya girecek olursa benim kuzucuklarımın hepsini boğazlayacak ‘’ der.

Can baba der ki: ‘’ Efendim ben biçare dervişim, nasıl giderim, nasıl Kavusan’ı durdururum. ‘’

Hünkâr : ‘’ Sen bizi unutmadığın müddetçe biz seninle beraberiz.’’ der.

Can baba yola çıkar, Kavusan’ın öncü kuvvetleri bunu bulurlar, sorarlar : ‘’kimsin, necisin?’’

O da : ‘’ Zamanın peygamberi Hz. Muhammed evladı Pir Hacı Bektaş’ın gözcüsüyüm. Size geldim. Hünkar’ım diyor ki: ‘’ O cana selam söyle, eğer edebi erkanında durursa ben onunla konuşmak isterim, ona hak yolunu göstermek isterim. Yok, eğer izinsiz Anadolu’ya girip yavrularıma kıyacak olursa askerleriyle birlikte bin bir bela ve hastalığa düçar ederim.’’

Önce buna gülerler. Sonra Can Baba’ya soru sorarlar. Ancak sordukları her soruya tam cevap alırlar. Bu şekilde can gözleri açılmaya başlar. Bakarlar ki kendi inançlarının da bilgisi var bu adamda. Gerçekten hak peygamberin elçisi olduğuna kanaat ederler.

Ama yine de Can Baba’ya bir iki test daha yaparlar. Karadonlu Can Baba’yı ateşe atarlar ama ateş Can Baba’yı yakmaz.

Kavusan’ın eşi gelir huzura, ‘’ efendim askerlerin söylentisine göre siz Müslüman olacakmışsınız .’’ der. Kavusan: ‘’ Başka geçer yolumuz kalmadı, bu derviş Hak adamı. 4 kitaptan bize hukuk koydu, ben korkar oldum, isteyen Müslüman olur, isteyen geri döner benim savaşım burada bitti. ‘’ diye cevap verir.

Eşi : ‘’Yanımızda zehir taşıyoruz, eğer yenilip düşman eline düşecek olsaydık bu zehiri içecektim. Müsaade edersen bu zehiri bu dervişe sunalım .’’ der.

Zehir dervişe sunulur ama dervişe bir şey olmaz. Karadonlu Can Baba’nın üzerine ‘ağu içen’ lakabı yapışır.

O ordu Müslüman olur, bir kısmı geri döner. Anadolu’ya dağılırlar. Dağılanlar Selçuklu sultanına biz konargöçer bir kavimiz, biz Müslüman olduk bize yurt ver derler. Sultan Sivas, Tokat, Amasya dağları size yaylalık, ovaları da kışlık olsun der.

Dağılanlardan bir kısmı Karabel Dağı civarında kalarak gruplaşırlar. Daha sonra da çetecilik yapmaya başlarlar. O dağ Divriği, Zara, Hafik üçgeninde bir bölgedir ve ipek yolu üzerindedir. Oradan geçen kervanları soyarlar. Çevre halkıda bezdirirler.

Bu çeteyi bu bölgeden temizlemek için Hacı Bektaş’ı Veli Yalıncak Sultanı 300 askeriyle birlikte buraya gönderir.

Yalıncak Sultan askerini alır gelir ve Divriği’ye yerleşir. O tarihte Divriği’de Ayna Bey vardır. Onunla anlaşırlar, can yoldaşı olurlar, müsahip olurlar. Ayna Bey askerin her türlü ihtiyacını görür.1 yıl bu bölge eşkıyadan temizlenir. Kış gelir, Yalıncak Sultan Hünkâr dergâhını ve sonra da Konya da anne ve babasının mezarını ziyaret eder.

Yazın tekrar gelir askerinin başına görür ki Ayna Bey eşkıya reisi Kara Tatar tarafından şehit edilmiştir. Yalıncak Sultan buna çok üzülür. Divriği’den savaşa başlayarak kabrinin bulunduğu bu köye kadar gelirler.

Divriği’de on erler adında bir köy vardır. Ara sıra orada toplanarak değerlendirmelerde bulunurlar.

Hafik tarafında da Sultanpınarı adında bir yer vardır. Burada da toplantılar yapılır.

Şu an bulunduğumuz köyde Yalıncak Sultan bu çeteyi yok eder ama kendisi de şehit düşer.

 

Hangi tür sorunları olanlar bu türbeyi ziyaret ediyorlar. Bir iki örnek verebilir misiniz?

 

Buraya her çeşit hasta geliyor. Buraya gelip türbenin içinde yatıp şifa bulan çok sayıda insan var. Bunlardan hatırlayabildiğim birkaç hasta söyleyeyim.

Bundan 10 yıl öncesinde dili tutulmuş konuşamayan bir hasta geldi. Doktorlara gitmiş ama çare bulamamış. Kızılören köyünden Şahismail Ocağından Ali Dedeye gidiyorlar. Ali Dede diyor ki: ‘’ kızım bir de Yalıncak Sultanıma git.’’ der.

Onlar buraya geldiler, ziyaretlerini yaptılar, dualarını yaptılar. Yatma vakti gelince de türbede yatmak istediler. Kasım ayı idi. Hava soğuktu, ben hemen hazırlığını yaptım, el lambası, su ve battaniye tedarik ederek oraya koydum.

Sabah 7 ye doğru uyandılar. Beyi geldi bana dede gözümüz aydın eşim konuşuyor dedi.

O bayana nasıl bir dur um yaşadın diye sordum. o da bir rüya gördüm ama bunu benden sormasan dedi.

Bunlar şu an İstanbul’da Şahkulu’nda saz kursu veriyorlar.

Felçli bir hasta geldi. İyileşip gittiğini de gördüm.

 

 

Buraya gelenler çoğunlukla ne zaman gelirler?

Yılın her zamanı gelirler. Yalıncak Sultan’a gönül bağı ile bağlı olanlar buraya gelerek yıllık ziyaretlerini yapıp kurbanlarını keserler.

Muharrem, Hızır oruçlarında, kurban ve şeker bayramlarında, nevruz da gelen misafir sayısında artış olur.

 

Talipleriniz nerelerde yaşarlar?

 

Ülkenin her köşesine dağılmışlardır. Çok Göç olmuş. Şu bölgede çoktur diyemem.

Yalıncak köyünde 600 hane varsa bunlardan sadece 1 aile ( Kılıç ailesi ) Yalıncak Sultan talibi. Onlarda 1826 dan evvel Yağbasan Köyünden buraya göç eden bir aile. Civar köylerde çok talibimiz var.

 

Bu mekânda birkaç türbe daha gördüm. Bunlar hakkında bilgiler verebilir misiniz?

 

Seyid İsmail Karadonlu can babanın evlatlarındandır.1826 da 2. Mahmut zamanı, bu köy boşalmıştır. O zaman o bu köye Mustafa Ağa gelir ve yerleşir. Kendisi Ağu içen ocağı talibidir. Buraya obasını yerleştirir. Seyit İsmail Dede’yi de bu benim pirim diyerek buraya getirtir. İsmail Dede o zamanlar 12 yaş civarındaymış. Türbede sol tarafta olan İsmail dededir. Onun yanında yatan oğlu Aziz Dededir. Dışarıda küçük türbede olanda seyit İsmail Dede’nin torunu Mithat Dededir.

Seyit İsmail Dede çok saygın ve oturaklı biriymiş. Adam gibi adammış. Seyit İsmail Dedenin adına hala yemin edilir.

Bir diğer türbe Gökçe abdal türbesidir. Burada yatan zat Gökçe Abdal Pir Sultan Abdalın arkadaşıdır. Sivas bölgesinde yaşamıştır. Sivas’ın şu anki vali konağına girerken kapıdan eğilerek girdiğini söylüyorlar. Boyu çok uzunmuş. Hak adamıymış.

O zamanın yöneticisi ona sormuş: ‘’ Sen Pir Sultanın izinde misin?’’

O da cevap verir: ‘’ Evet ben Pir Sultanın izindeyim ama savaşım o şekilde değil. Ben hak adamıyım. Ben kurdun kuşun nasibini veririm.

Bize bir ışık göster de senin hak adamı olduğuna inanalım derler.

Kangalda filan ağanın koyununu kurt kapacak, Divriği’de şu olacak şeklinde birkaç durum anlatır. Denilen yerler ertesi gün adamlar gönderilerek araştırma yaptırılır ki Gökçe Babanın her dediği olduğu görülür.

Hızır paşa bunu makamına çağırır bu da yanında iki tane kurt ile gider. Hızır Paşa bunlar ne diye sorar. Gökçe baba da bunlar benim kuzularım diye yanıt verir.

Hızır paşa bunlar şehirin içinden geçerken bunlar köpekle, avcıyla hiç karşılaşmadı mı?

Dedim ya Hak benimle beraber diye. Halk arasında Gökçe Babaya ‘ Kurt Baba ’ ismi takılır.

Gökçe babaya vakıf arazisi verilir ve Gökçe Baba orada yaşıyor. Bu köye nasıl geldiği ile ilgili bir bilgimiz yok.

 

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.