enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Üryan Hızır Sultan

Üryan Hızır Sultan
REKLAM ALANI
31.03.2022 18:35
0
A+
A-

Üryan Hızır

 

Üryan Hızır, XIII. yüzyılın ikinci yarısında Tunceli’nin Pertek ilçesine bağlı Zeve köyünde zaviye kurarak, mürtleriyle birlikte islam’ı yaymaya çalışmış bir Abdalan-ı Rum’dur. Menakıbnamesi onun ölümünden sonra Hızır Tac tarafından rivayet edilen bilgiler sonucunda yazılmıştır. Menakıbnamede Üryan Hızır’ın hayatına ait bilgilerin yanısıra Alevi ocak kurucuları ve Alevi ocakları arasındaki ilişkilere dair bilgiler de yer almaktadır. Çalışmada, Menakıbnamede yer alan bu bilgiler modern araştırmalarla karşılaştırılarak tahlil edilmeye çalışılmıştır.

 

YAZI ARASI REKLAM ALANI

Üryan Hızır’ın hayatı hakkında bilgi veren tek kaynak Menakıbnamesidir. Eserde, Hz. Ali’nin oğlu ve dördüncü imam Zeynelabidin’in soyundan geldiği ifade edilmektedir.

Üryan Hızır, bugün Tunceli bölgesinde faaliyet gösteren merkezi Pertek ilçesinin Zeve köyü olan Alevi ocağının kurucusu olarak kabul edilmektedir. Asıl adının Sultan Hıdır olduğu, Üryan isminin ise “çok temiz” manasında kullanıldığı belirtilmektedir.

 

Üryan Hızır Medine’den gelerek Harput’a yerleşmiştir. Burada bir müddet kaldıktan sonra, Murat ırmağını geçerek Kürdistan bölgesine gitmiştir. Kürdistan olarak bahsedilen yer Pertek ve Sağman bölgesidir. Burası XVI. yüzyılda Mazgirt ile birlikte “Çemişgezek ülkesi” olarak isimlen-dirilmiştir. Pertek ve Sağman bölgesi Üryan Hızır’ın bölgeye geldiği sırada gayr-i müslimdir. Bu sırada Pertek beyi Vasil, Sağman beyi Takur, Buzin beyi ise Görkud isimli kişilerdir. O, isimleri belirtilen beyler tarafından yakalanarak birkaç kez kuyuya atılmışsa da her seferinde kuyudan kurtulmayı başarmıştır. Bu sırada onun kerametlerini gören pek çok kişi Müslüman olmuştur. Sağman beyi Takur da Müslüman olarak Üryan Hızır’ın müritleri arasına katılmıştır.

 

Yukarıda verilen bilgilerin ihtiyatla karşılanması gerekmektedir. Özellikle, metin arasına sıkıştırılan ve sadece bir cümle ile geçiştirilen “Ol vakit Melkiş beyleri iman kabul idüb mürid olmuşlar.”dır ifadesinin üzerinde durulmalıdır. Çünkü, Melkiş beyleri olarak isimlendirilen kişiler esasen Saltuklu Beyliği’nin bakiyeleridir. Bu Türk hanedanı Çemişgezek beyi olan Melik şah bin Nasreddin Muhammed’in soyuna dayanmaktadır. Melikşah’ın soyundan gelen bu hanedanın ismi yöresel söyleyişte Melkiş şekline dönüşmüştür. Şu halde, Saltuklular ın ve Mengüceklerin bölgede 1071 tarihinden itibaren faaliyet gösterdiği ve Melkiş hanedanlığının ise 1202 tarihinden sonra kurulduğu göz önünde bulundurulursa Menakıbnamede Pertek, Sağman ve Buzin beyleri ile ilgili anlatılan kısımlar Üryan Hızır’a atfedilen menkıbeler olmalıdır. Onun Sultan Alaaddin, Hacı Bektaş ve Mevlana ile çağdaş olmasından hareketle zaten 1200’lü tarihlerde yaşamış olması muhtemeldir. Özellikle, Menakıbnamede Moğollardan bahsedilmesi ise onun 1240’lı tarihlerde bölgede olduğu izlenimini vermektedir. 1243 tarihindeki Kösedağ savaşından sonra bölge Moğol hakimiyetine girmiş olup, 1250 tarihinden sonra bölgede İlhanlı etkisi söz konusudur. Üryan Hızır, Pertek ve Sağman bölgesinde bir müddet kaldıktan sonra Diyarbakır’a gitmiştir. Onun Diyarbakır’a gidiş tarihi Menakıbnamede “..beş yüz yıl hazret-i risalet-i penahiden sonra…”dır diye belirtilmektedir. Buna göre, onun Diyarbakır’a gidiş tarihi 1110 olarak tespit olunmaktadır ki, bu tarihin gerçeği yansıtmadığı ortadadır. Eserde, Üryan Hızır’ın ölümüyle ilgili herhangi bir bilgi yoktur.

 

Menakıbnameye göre, Üryan Hızır pek çok keramet göstermiştir. Bunlar sudan seccade üzerinde geçmek, hastaları iyileştirmek, şekil değiştirmek, akıldan geçeni bilmek, taş olmuş bir adamı eski haline getirmek, nefes evladı edinmek olarak sıralanabilir. Eserde bunlardan başka Hubyar Ocağının kurucusu Hubyar Sultan ve Ağu İçenler Ocağının kurucuları arasında gösterilen Seyyid Mençek’in de kerametlerinden bahsedilmektedir. Ayrıca, Saru Saltık’un ejderha ile mücadelesi de Menakıbnamede yer almaktadır. Buna göre, Hubyar’dan tabuta konulmuş sağ bir adamın cenaze namazını kıldırması istenmiş, cenaze namazından sonra sağ adamın öldüğü görülmüştür. Seyyid Mençek ise Sultan Alaaddin’in sunduğu zehri içmesine rağmen Üryan Hızır’ın himmetiyle zehirlenmemiş ve zehri kâseye geri doldurarak Sultan Alaaddin’e vermiştir. Saru Saltık’ın ejderha ile mücadelesinden aşağıda geniş şekilde bahsedileceği için burada üzerinde durulmamıştır. Üryan Hızır’a atfedilen kerametlerden pek çoğunu diğer Bektaşi Menakıbnamelerinde de görmek mümkündür. Irmak veya deniz üzerinde yürümek Menakıbu’l- Kudsiye ve Hacı Bektaş, şekil değiştirmek Hacı Bektaş, Hacım Sultan, Abdal Musa, Kaygusuz Baba ve Sultan Şucaeddin, hastaları iyileştirmek; Menakıbu’l-Kudsiye ve Otman Baba, ejderha ile mücadele Hacı Bektaş, Hacım Sultan ve Otman Baba, nefes evladı edinmek ise Hacı Bektaş ve Hacım Sultan menakıbnamelerinde geçmektedir.

 

Menakıbnameye göre ;

 

Velâyet-i Hazret-i Kutb-ı ktâb Seyyid Hızır Tâc’dan şöyle ki rivâyet olunur ki: Medine’den azm edüb gelüb vilâyet-i Harput’da sâkin olmuş. Andan sonra Kürdistân memâlikine azm itmiş ki seyrân ide. Ve Kürdistân ol zamanda kâfir imiş. Gelüb bir tekye karşusuna akar su üzerine oturmuş. Ve bekçiye dimiş ki lütf it beni sudan geçir. Bekçi kafir imiş. Dimiş ki ben seni sudan geçirmem.

 

Bu halde iken Seyyid incünüb su üzerine sıçrayub ve seccâdesini bırakub üzerinde iki rek’at namâz kılub yürümüş. Bekçi bu işi görüb hayrân olub dimiş ki bu nice adamdır ki su üzerine seccâdesini salub namâz kılub gitti. Bu hale hayrân iken ol mahallede Pertek beyi olan Vasil adlu bir kâfir var imiş. O kâfir adam gönderüb Seyyid’i tutub kayd u bend idüb kuyuya bırakub gitmişler. Hakkın kemâl ve kudretinden ol mahlûk bakub görmüşler ki Harput geçesinde Kengir Baba didikleri dağda Hak Hak çağırırken tekrar adam gönderüb Seyyid tutub kayd u bend ile Sağman adlu bir kaleye göndermişdir. Ve Sağman beyi olan Tekfur adlu bir kâfir imiş. Tekrar o da bir kuyuya bırakub hakkın kemâl ve kudretinden halâik görmüşler ki Toptop adlu bir tepede Hak Hak çağırub gezer. Andan sonra kendüyü tekrar Gerenden adlu bir kal’aya göndermiş. Ve karındaşı Görkud adlu Buzin beyi imiş. Ol dahi kayd u bend idüb bir kuyuya bırakub gitmişler. Yine halâik görüb ki Yoğurdan adlu dağda Hak Hak deyüb gezer imiş. Ol vakitden bazıları iman edüb müselmân olmuşlar. Ol zamanda Sağman beyi olan Takur’un bir kızı var imiş. Elsiz ayaksız imiş. Takur Seyyid’e adam gönderüb eğer gerçek velâyet er ise benim kızım içun duâ it. Hak te’ali hazretleri el ayak virüb sıhhat versün. Ol zaman imân gelüb imân kabûl iderim. Seyyid emr idüb kızı getürüb ve duâ idüb Allah Te’ala’nın emriyle duâ müstecâb olub kız ellü ayaklu oldu.

 

Kâfirler bu velâyet görüb imâna gelüb i’tikâd itmiş. Ve kızı dahi kendine helâllıga virmişler. Bir müddetden sonra Hak subhânehu ve te’ala bir oğlan virmiş. Adına Pir Aziz dimişler. Ol vakit Melkiş beyleri imân kabul idüb mürid olmuşlar. Ve Melkiş beyleri şöyle i’tikâd itmişler la’net oğlu la’net ola ki Seyyid Hızır Tâc evlâdına ve ocağına kasd itmeyeler.

 

Ve cümlesi gelüb mürid olmuş nezir zekât evlâdına vireler. Hazret-i Hüdâvendigâr zamanı addolub ve Cengiz Han ve Ağğutlu beyleri bi’t-tamâm mürid olmuşlar. Mâ-tekaddemden ba’zı er var imiş. Delü Bilican ve Mûsa-i Herdi ve Sinemilli ve Mamazray ve Perkeni ve Had ve Terhami ve Yılıbas cem’ olub Delü Bilican ve Baba-i Düşan ve Pergüni gelüb bir su kıraında karar itmiş. Seyyid Hızır Tâc’ın velâyetini imtihân ideler. Su kıraında gelüb gemiye girmişler. Hızır Tâci vâkıf olub kuş sûretinde havada mua’llak gemi üzerine durmuş. Ne mikdar cehd itmişler ise gemi yerinden depretmemişler. Emana gelüb dimişler ki ya Seyyid seni biz görmeye gelmişiz. Medet mürüvvet birleri suya gark itmeseniz. Ol zaman Seyyid işidüb pervâz idüb gitmiş. Hızır’a gerçek er imişsin deyüb gönüllerinden kırk kab yemek taleb itmişler. Hızır’a ma’lûm olub kırk kab ta’am karşuklamış. Yiyüb fî’l-hâl secdeye varmışlar. Ve Hızır’ın bir hidmetkârı var imiş. Mukaddem taş olmuş. Bu târihinden yedi yıl geçmiş imiş. Ve erenler yerinde Hızır’a ricâ itmiş. Fî’l-hâl dua idtirüb taş olan adam ihyâ olub muti’ münkâd olmuş. Hızır bunlara nazar edüb her birisini bir yire gönderüb Hızır dahi tamam-ı vilâyet-i Diyarbakır’a azm itmiş. Beş yüz yıl hazret-i risâlet-i penâhiden sonra bu velâyet zuhur etmişdir. Ve andan Kılıçlı cemâa’tiyle mürid olmuşlar. Her kim Hızır Tac evlâdlarına dahl ederse la’net oğlu la’net olsun. Hûbyâr isminde bir adam var idi.

 

On yedi sene Hızır’a hizmet eyledi. Bir gün gönlüne geldi ki Hızır benim nasibim niçun virmedi. Hûbyâr odundan gelirken Hızır Hûbyâr’a gel didi. Elinden baltasını alub atdı.Var balta nerde ise mekânın orada olsun. Hûbyâr baltası n Gürgezçukuru’nda dalda asulu buldu. Padişah Hubyar’ı istedi.sen ne adamsın didi. Ben Hızır’ın hidmetkârıyım didi. Padi şâh Hûbyâr’a didi ki sen Hızır’ın hidmetkârı isen sen de velâyet ve kerâmet vardır. Kalk şu cenâzeyi kılalım. Sağ adamı tabuta koyub buyur derviş şu cenâzeyi kılalım. Hûbyâr der ölü niyetine midiri niyetine mi kılalım. Didiler derviş ölü sağ niyetine kılınur mı? Hûbyâr imâmet geçüb Allahu Ekber diyüb herif rûhu teslim itdi. Namâzı edâ idüb bakarlar ki sağ adam ölmüş. Padişâh gazaba gelmiş. Hubyar’ı furuna atdı. Hızır gözler ki Hâbyâr gele. Baktı ki Hızır Hûbyâr’ın ünü gelür. Eriş pirim Hızır deyu çağırır. Ol vakit Üryan Hızır yetişüb Hûbyâr’ı alub Tekir (?) dağına götürüp eline bir deste gül virüb, huzûr-u padişâha gönderdi. Ol vakit Hûbyâr Hızır ocağına ikrâr virüb mürid oldular. Ve Hûbyâr didi ki ve evlâdların ve silsile-i kabile her kim bu ikrârdan rücu’ ederse la’net oğlu la’net olsun. Ve adağın nezrini ve zekâtın ve kurbânın Hızır evlâdlarına vireler.

 

Sultân Alaaddin zamanı Konya şehrine Hızır’ı istediler. Zeve’den kalkub Konya şehrine gitdiler. Celâleddin Er-Rumi’ye misâfir oldular. Sultân Alaaddin haber virdiler ki Hızır geldi. Ol zaman istedi Hızır’ı. Filcan ile zehri Hızır’a sundu. Seyyid Mençek hazır olub huzura diyub ve bir şâhın a’şkına içem Hızır kâse ile Seyyid Mençek’e virdi. Dize geçüb destur diyub nûş itdi. Kâseyi yire koyub, serçe parmağından zehri doldurub, Aleaddin önüne indürüb al padişâhım başka kulun çerağ it didi. O zaman ismine Ağuyu İçen didiler. Bu velâyeti Hızır gördü ki vakit eyvallah pirim ve üstâzım didi. Ve Ağu İçen himmet senindir diyub pîrim üstâzım sensin diyub ikrâr virdi. Her kim bu ikrardan rücu’ iderse la’net oğlu la’net olsun.

 

Seyyid, Takur, Sarı Mecnun Sağman’dan Cengiz Han beyleriyle kayd u bend idub Karakuş donunda Hızır irişub … çıkardı. Zulümâtdan kurtarub ikrâr virüb mürid oldular. Ve Garib Musa Zeve’ye gelüb destmâne getürüb mürid olub ardıçdan bir kılıç virdi. Memûriyete getürdü.

 

Saru Saltuk Büyük Abdal Küçük Abdal Kehkeha kal’asına getirüb deniz kıraına varub gemiciye didiler lütf it bizi geçür. Gemici para isteyüb bunları geçürmedi. Sarı Saltuk seccâdesini suya saldı. Büyük Abdal sağ yanına geçüb Küçük Abdal sol yanına seccâdenin üzerine oturdular. Allah Te’ala’nın lutf-i keremiyle seccâde yüridi Kehkeha kal’asının bedanın dibine vardılar. Saru Saltuk bedane yukarı çıkdı. Kal’anın başına çıkdı. Her yanına seyrân itdi. Birisini göremedi. O kal’anın mahlûku bir ejderha elinden kaçmış idiler. Heman ejderha Saru Saltuk’u görüb yedi başlı ejderha Saru Saltuk’a hücum eyleyüb sardı ki Saru Saltuk dar olub yetiş(?) pirîm Hızır deyu ün eyledükde Hacı Bektaş Veli kaddesallahu sırrahu’l-aziz Ahi Sultân Hızır Göl Punarı’nda muhabbetde iken Saru’nın ünü geldi. Hazreti pîr lütf itdi ki ya Hızır Sarı Saltık dardadır ün eyledi. Lütf it kurtar. Ol zaman Hızır himmetleşüb şahin şekline girüb arşa pervâz urub Kehkeha kalesine varub dest-bendegi mübârek kamçısıyla ejderhanın başına urub iki parça eyledi. Ol zaman Saru Saltuk ikrâr virüb Hızır’dan damân tutub ocağına nazırsın niyâzını virüb her kim bu ikrârdan rücu’ ederse la’net oğlu la’net olsun. Korkud, Vasil Bey Takur ve Cengiz Han imânı kabul itdiler. Karabaş kabul itmedi. Avradı yedi sene hâmile kaldı. Bir gün Hızır’ın yanına geldi. Eğer avradı korsa dirsen ben dahi imânı kabul ederim didi. Ol zaman Hızır hırkasın avradın üzerine asdı. Avrad hâmilin vâzını eyleyüb bir tuluk zuhûr eyledi. Ol zaman Hızır bir bıçak tuluğa urub üç oğlan dört kız zuhûra geldi. Hızır el kadurub duâ eyledi. Hakkın kerâmı ve kudretiyle duâsı müstecâb olub on beş yaşında mahbub-ı civân oldular. Üçünü üç oğlana ve birini Seyyid Mençek’e akdi nikah eylediler. Ol zaman Karabaş ikrar virüb mürid oldu. İsmine Görmüş didiler. Nezirin ve niyâzın zekâtın ve kurbânın Hızır ocağına verüb ikrâr eyledi. Her kim bu ikrârdan rücu’ ederse la’net oğlu la’net olsun

Kaynak : http://www.uryanhizirocagi.com

 

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.