enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Hubyar Sultan

Hubyar Sultan
REKLAM ALANI
31.03.2022 18:02
0
A+
A-

HUBYAR SULTAN
Hacı Bektaş-i Veli Efendimizin Vilayetnamesinde şöyle geçer;  Külhanbeyleri ve Tatar beyleri Müslümanlığı seçtiler ve Hünkar tarafından anadolunun çeşitli vilayetlerine,köylerine yerleştirildiler.Mürit ve mühibiz dediler dediler ama içlerinden zinharlarını kesmediler. Putperestliği  bırakmadılar. Bunlardan bazıları da Sivas vilayetinin Tekeli dağının altında Balışıh köyünde kaldılar. Mabed yapıp, gizlice putlara kurban kestiler. Bu hal ve bu hareket Hünkar Hacı Bektaş’a malum oldu.  Hemen o anda Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, Hubyar’ı yanına çağırdı, Ya Hubyar, size bir hizmet vereceğim. Sivas vilayetinin Tekeli dağının altında Balışıhköyünde Külhanbeyleri yanlış yola gitmekte. Onların zinharlarını kes, Hak yola devet eyle… Bizim hayır dualarımız üzerinizdedir, dedi.

Hubyar Sultan, hayır himmet deyip Sulucakarahöyük’ten azim etti, şimdiki ismi Hubyar Tekke köyü olan Tekeli yaylasının altında Balışıh köyüne geldi. Tatar ve külhan Beyleri gayet güzel ikramlarda bulundular. Hubyar Sultan  bunların içinde bir zaman kaldı. Gürgen Çukuru denen yerden baltası ile odun kesip taşıdı ve bir yere yığdı külhanın adamları Hubyar Sultan’a sordular, bu odunu neylersin derviş, dediler. O da şu cevabı verdi. Birgün bana lazım olur, dedi. Hubyar Sultan, putların yerini öğrendi. Birgün Külhan beyleri Tekeli dağına şikar (avlanmak) yapmak için gezmeye gittiler. Hubyar Sultan hemen putları yığdığı odunun içine atıp ateşi yaktı. Külhanın adamları zorladıysa da elinden alamadılar. Hemen beylerine haber verdiler. Beyleri geldi gördüler ki Hubyar Sultan, putları ateşe atmış, kendi de üzerine oturmuş; bari Derviş yanıyor, putlar da yansın, dediler. Zortaşı denilen yerde putlar yandı, kül oldu. Derviş Hubyar’ın bir tüyüne hata gelmedi o zaman Külhan kafilesi  Ya Hubyar bunu senden ummazdık, dediler. Hubyar, o putların kerameti olsa, kendileri yanmazdı, beni size Rum diyarını irşat eden Hacı Bektaş-ı Veli gönderdi. Hak dinini kabul edin, Muhammed’e selavat verin, dedi. Külhan oğulları,  la ilahe illallah Muhammeden resulullah , dediler. Hubyar Sultan’a niyaz ederek kalan putları da kendileri yaktılar. Hubyar Sultan, onlara, Ehlibeyt sevgisini,insanlığı, doğruluğu, saygıyı telkin eyledi.
Çağdaş kültürlerden muhabbet, nasihat, tatlı söz, güler yüz, temiz kalpli güzel ahlaklı, doğruluk, dost gönlünü incitmemek, kendine ağır geleni Allah’ın yarattığı hiçbir kula yapmamak, bilhassa eline diline beline sahip olup şeytana uymamak, imanlarını ikrara bağlayıp imanı dini şeytana çaldırmamak, laillaha ille Allah, deyince Allah’ın birliğini, Muhammeden Resulullah deyince, Resul’ün Hak peygamber olduğunu Besmelenin, yerin göğün kündü olduğunu öğretti. Ve onlara hayır dua etti. Onlar Anadolu’nun yaylalık köylerine gitti. Hubyar Sultan , Tekeli dağının altında karar kıldı, mekan tuttu.

Hubyar Sultan’ın ilmi ve tahsili yazarlardan Münagipname’den Hünkar Hacı Bektaş-i Veli Sultan’ın Velayetnamesi’nden aldığımız kültürlere göz saldığımızda

Hubyar Sultan, Musa-yı Kazım Hulk-i Rıza göbeğinden gelmiştir. Talebeliği, kültürü Hacı Bektaş-i Veli ile bir çağdadır. Okudukları şehirin ismi Yesevi şehridir. Hocalarının ismi Lokman-ı Penan’dır. Hocanın bir ismi de Ahmet ünvanıyla anılmıştır. Talebenin sayısı çok. Yalnız doksanbin talebenin içinde ilmi Zahirden ve ilmi batından Hubyar’la Hacı Bektaş-ı Veli çok üstün başarılı kültür almışlar, Ali ile Muhammed’in Hayber’de beraber dadeflut cenginde Kan Kalesi’nde kazalarda Çaviyar olup birbirinin carına yetdiği gibi Ahmet ile Bektaş da çariyar olmuştur. Rabbena atina fi dünya ve melahi yel ahret ve hüvel aliil kadim ve hüvel aliil azim.
Hak Teala hazretlerinin nutkuyla Cebrail vasıtasıyla Hz. Muhammed Mustafa selle Aleyhisselama emanetler gelmiştir. O emanetler şunlardır. Elif, Taç, Hırka, Seccade, Sofra, Alem.
Hz. Peygamber efendimiz de erkanla , Amcaoğlu aynı zamanda damadı olan Hz.Ali’ye vermiştir. Ali’den oğlu İmam Hasan ve İmam Hüseyin’e değmiştir. İmam Hüseyin’den İmam Zeynel’e değmiştir. Bir zaman zindanda kalmıştır. Zindanda Eba Müslüm’e Cenab-ı Allah bir Nusret vermiştir. Horasan tarafından Ak elinden Kilis’ten Meriç’ten arayı arayı Merve şehrinde bir mağara içinde Zindanda Zeynel den emanetleri  Eba Müslüm’e (İmam Bakır)’a emanetleri teslim aldı . İmam Bakır’dan İmam Cafer’e, İmam Cafer’den Musa-yı Kazım’a, Musa-yı Kazım’dan İbrahim Mükeremül Müceb’e değdi. İbrahim Mükremül Müceb’ten Lokman-ı Penan’a değdi. Lokman-ı Penan’dan oğlu Hoca Ahmed’e değdi. Hoca Ahmed Yesevi’de bir zaman kaldı.

YAZI ARASI REKLAM ALANI

Hoca Ahmed Yesevi’nin zaviyesinde çok talebesi vardı. Talebeler gönüllerinden dilediler ki bu emanetleri birimizden birimize verse, dediler. Bu söz Hoca’ya malum oldu.Hacı Bektaş Veli’yi sordu İşi vardır, gelir dediler. Bekleriken, bir mühip can bir miktar darı getirmiş, çeç halinde bir kenarda dururdu.  Hoca Ahmet dedi ki; bu emanetler öyle bir erin hakkı ki şol darı çeçinin üzerinde zikr ede , hiçbir tane daru hareket etmeye, dedi. OL zaman Hacı Bektaş-ı Veli Sultan içeri girdi.Hacı Bektaş-ı Veli Sultan, seccadeyi eline aldı.

Bismillahirrahmanirrahim

Allah, deyip daru çeçinin üzerine attı seccadeyi Hakka niyazın kıldı. Farih oldu geçti, yerine oturdu.Ol zaman çırah uyandı. Tac Bektaş-ı Veli’nin başına seccade dizine sofra önüne alem duşuna geldiği zaman ordaki erler, talebeler, artık biz burda durmayalım, bunun gibi kuvvetli er varken bizim elemimiz oynamaz dediler. Taksim dilediler. Emanetler kendine geçtiği için Ser çeşmeyi naviden oldu. Yani Ser-Çeşme başı oldu.
Görgü sorgu için bütün dervişler bir araya gelip adalet meydanı kurdular. Ahmet (Hubyar Sultan) Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’nin darına geçti.
— Özüm darda yüzüm yerde, gönlüm er hak meydanında, elim pirdi, dilim müvretde, dedi Hacı Bektaş-ı Veli, Sultan Ahmed’i gördü, sordu, yolunu yürüttü üç tarık. Pençeyi Ali Aba çaldı ol anda. Ahmed’in bedenlerinde çok fena kılıç izleri gördü.
–Hubyar’ım sen Ali gibi yara almışsın, dedi, sarıldı Veli, yine bendeymiş yaranın emi. Hünkar Hoca Ahmed’i çağırdı dara. Üç defa çalınca açıldı yara. Bektaş-ı Veli de erinci sıra,  Mülcem’in vurduğu yara demediler mi?Lepbeyik, lepbeyik,lepbeyiksin deyince Veli ismi cismi canım cananım Ali 90.000 er gördü. Bu gizli hali ismine Hubyar’sın demediler mi?
”yenguzu sela nefsihi ve men effe bima ahada aleyhullahi feseyyütiyhi ecren azim.”

Ol zaman ordaki  erler yoldan taksim dilediler. Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli ocak ocak, belde belde herkese taksimat yaptı. Toplum önünde yanan ulu ateşten velayetiyle korları aldı. Mühit mühit attı. Herkes korların düştüğü memlekete gitmeye karar kıldı. Fakat dört kapının biri olan Tarikat yolu ortada duruyordu. Herkes o yola göz koydu. Fakat;
—Hz. Hünkar, kim sağ solukta ve ikrarında kadim durabilirse, yol ol erin hakkıdır, dedi.

Cümle  erler sağ soluğa oturdular. Hubyar’dan başkası sağ solukta duramadı. Hubyar Sultan taksimde talip almadı. Yolu aldı. Hubyar’ın nurunu gören Hubyar’a talip oldu. Öbürleri taksimini nasibini alıp mekanlarına dağıldılar.
Ol anda Muhabbet esnasında avucunun içi nübüvvet mühürlü bir yeşil tek el göründü. Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli Hubyar’ım bu tek ol HIZIR  eşliğinde, dedi. Tozanlının başında Tekeli yaylası var. Senin yaylan orası olsun. Köyün de bu kor parçası nereye düşerse ora olsun, dedi. Ve lutuf edip ordan bir kor aldı attı. Tekeli yaylasının altında eski ismi Balışıh köyü, şimdiki ismi Hubyar köyü denen yere düştü. Bir ulu ucu yanık çam ağacı oldu. Oranın ismini Hızır Sersem koydular. Günümüzde çam ağacının olduğu yer Ziyaretgah olarak devah edilir.

Tekeli dağı 2646 rakıma sahiptir. Tekeli yaylasının abu hayat suları ile, dağlık arazisi, binbir türlü otu, kekiği, havası çok temiz yaylası vardır. Tekeli yaylasını Erzurum’dan Ege’den, Samsun’dan ve Anadolu’nun birçok yerlerinden ziyaret için gelenler mevcuttur. Hatta Tekeli yaylasına Sultan Murat dahi gelmiştir.

Hubyar Sultan, taksimde talip almadı fakat Tarikat yolunu aldığından.. Nurunu kerametini görenler yolunu sevip, ikrarını güden,hakkın doğru lehini bilenler talip olmuşlardır.

Hubyar almadı taksim-i malı

Yazdılar hakkında verdiler yolu

Dokuzlarda sırda duran Tekelü

Hubyar’ı görünce yürümedi mi?

Orda gördü vatanın elini

Hubyar Hızır’a verdi elini

Dikti sancağını açtı nurunu

Nurun gören gelip talip olmadılar mı?

Hüseyin Abdal’ım biatımız uluya

Niyaz kıldık Hacı Bektaş Veli’ye

Allah kimseleri pirsiz koymaya

Pirsizler damuya sürülmedi mi?

( Bu duazda imam ‘da belirtildiği gibi Hubyar Ocağının başı Hızır Aleyyihselam’a bağlı olduğu anlaşılmaktadır.Hüseyin Abdal dedemiz oğuları olan Mustafa , Hümmet, Hasan ve Bezat Abdalı  birbirine elvermesini sağlamıştır.Hubyar torunlarının pirini başka yerlerde aramamasının ispatıdır.)

Padişah Sultan Murat, yanında birçok Türk askeri ile Hubyar Tekkesi hudutnamesi içinden geçerken Mıhlı denilen bir mevkide Hubyar Sultan önlerine çıkıyor. Yanındakilerle beraber buyur edip yurduna çağırıyor. Sultan Murat bakıyor ki yüce yayla dağ başı aklından diyor ki, burda ne bulunur ne yenir? Burası kırsal kesim, diyor. Bu düşünce Hubyar Sultan’a malum oluyor. Küçük kazanını ocağa kuruyor. Türlü çeşit yemek çıkarıyor. Askeri doyuruyor. Sultan Murat çok memnun oluyor ve hayran kalıyor. Diyor ki, bu derviş bu dağın başında bukadar insanı doyurdu. Bunda çok büyük varlık keramet var, diyor. O zaman diyor ki; Derviş biz sefere gidiyoruz, hayır dua kıl. Himmet eyle, diyor. Ol zaman Hubyar hayır dua ediyor. Sultan Murat’ı bir konaklık yola kadar yolcu ediyor, geri makamına geliyor.

Vecahidi fisebullahi Havfen vericalen

Engin ovalara yurdun tutmadı

Zerrece işine hile katmadı

Sayrusunun bahçesine gitmedi

Kendi bahçesine girdi Hubyar.

Gürgen Çukuru’na çok emek verdi

İbadet eyledi çiftini sürdü

Gönül anayınan sır deme erdi

İbadet güllerin derdi Hubyar.

Dolandı mıklıya önüne vardı

Sultan Murat orda bir selam verdi

Ve aleyküm dedi selamın aldı

Onünce beraber geldi Hubyar.

Onünce beraber yurduna çıktı

Kendi ocağına ateşin yaktı

Aç kalırız diye ordusu korktu

Küçük kazanını kurdu Hubyar

Abu hayat soğuk suyun akıttı

Tüçcasını türlü tevür kokuttu

Meskanını Tekelü’ye çikattı Sultan

Tekeli’de durdu Hubyar.

Sultan Murat der ki bu nasıl emek

Bir kazandan çıktı çeşitli yemek

Hesap eyle derviş yevmiyen verek

Cümlesini tamam gördü Hubyar.

Dedi derviş yaylan ne yüce yayla

Dedem de buyurdu dağbaşı böyle

Sefere gidiyom sen himmet eyle

Orda hayır dua kıldı Hubyar

Dedi derviş bu yaylada durunca

Bu kadar orduya kısmet verince

Sen dua kıl biz sefere gidince

Allah yardımcınız dedi Hubyar.

Hubyar değirmeni kendisi yaptı

Helal kazancını rahmetti dutdu

Ordaki uruflar o yola gitti

Yolun doğrusunu sürdü Hubyar.

Mestane olmuşum senin derdinden

Göferini ayıramam virdimden

Abdal dedem ayırmasın yurdumdan

Dertlilere derman verdi Hubyar.
(Sivas vilayetinin içinde türbesi bulunan Hubyar’ın yol kardeşi Ali Baba’nın da çok emeği velayeti, kerameti, din uğruna çok çabası vardır.)

Hubyar Sultan’ın İstanbul’a gidişi…..

Sultan Murat Hubyar Sultan’ın kendisine yaptığı hürmetlere memnun kaldığı için süvariler gönderiyor. Süvariler gelmeden süvarilerin geleceği Hubyar’a malum oluyor.
Hubyar Sultan eşine dostuna, talibine, muhitine  ”bize elçi veya ulak, zaptiye gelse gerektir, her hal İstanbul’a yol görünüyor”  diyor.  Tarikat yapıp Halgacık namazı kılınıyor. Kurbanlar kesiliyor, gülbenkler çekiliyor, naz niyaz tecele tevalla okunuyor. Oniki hizmetryürüyor. Bütün canlarla vedalaşıyorlar.
Dalgınlığı yüzünden eşi Gönül Ana ile vedalaşamıyor. Gürgen çukuruna varırken orda bir büyük taşa ”münkirin göğnü Karataş olsun”, deyip elindeki kılıcı vuruyor, taşı kesmiyor. O zaman Hubyar Derviş ”gönülleri bir edemedim.” deyip geri dönüyor. Hanesine geliyor. Gönül Ana ile vedalaşıyor. Hayır himmet deyip geri taşın yanına varıyor. Lafeta süresini dile getiriyor. İsmi azam suresini okuyor, ya Allah deyip taşa kılıcı vuruyor. Taş elma dilimi gibi iki şarh oluyor. O zaman gönlü şad oluyor. Kendi kalbinden diyor ki; evvel Allah’ın izniyle, ben fakir etna kadadan ne mücüzat ve ne keramet istenirse yaparım, kanaatini kendi gönlünden geçiriyor.  O taşın ismi günümüzde Kılıç Kesen olarak anılan bir  ziyaret yeridir.

Hubyar Sultan,günümüzde Tokat vilayetinde Kat diye bilinen kasabadaki ziyaretgaha varıyor, zamanın keramet sahibi Ahi Baba ve Sivas’ta ziyareti bulunan Ali Baba da geliyor. Çok taraftan mühip, talip, eş dost da geliyor. Kuzu kurban kesiliyor. Çok güzel muhabbetler oluyor. Sabahleyin yola çıkarken Keçeci Baba diyor ki; burda çok muhabbet oldu, buranın ismi ne olsun? diyor.
Hubyar Sultan, ” burda kat kat muhabbet ettik, buranın ismi Kadbaba olsun. Cümle dertlere derman olsun, ağrısı acısı, sızısı olan burdan şifa bulsun”, diyor. Keçeci Baba ile vedalaşıyor, yola düşüyor. Kat Baba ziyaret ve nişangah olarak bilinmektedir. Türkiye’nin her tarafindan ziyaretçi gelir, itikatı bütün özü tam olanlar içtikleri sudan  dertlerine derman ve şifa bulurlar.

Yola revan olup giderken Turhal kazasının Çaylı köyüne varıyor. Orada biraz dinlenmek istiyor. Bakıyor ki köy halkı canından bezmiş, develerle yeşil ırmaktan su çekiyorlar.
Hubyar Sultan Çaylılara diyor ki, ”niçin bu zahmeti çekiyorsunuz? Hiç mi Hak yoluna yedi adım yol yürüyüp bir içim su içmediniz mi ve köyünüze hiç mi bir haklı can gelmedi mi?”  diyor.
Halk başına yığılıyor, bu dervişte bur secavet, keramet var, diyorlar. Ol zaman köylüleri başına çağırıyor, orada biryere elindeki asayı dürtüyor, su fışkırıyor. Çaylılar seviniyorlar.
Hubyar diyor ki; ”size bir aşu çatalım, tutarsa,” diyor. Köyün ismi Aşu Çayı ünvanıyla söylenmiştir.. Hubyar kovası nazargah olduğundan sebep ,dolar ama taşmaz .Tokat Sivas Amasya Merzifon’da Çorum, Yozgat ve birçok yerlerin köylüsü kentlisi, şehirlisi, çiftçisi, memuru Hubyar kovasını bilir, ziyaret ederler. Çaylılar nurunu kerametini görüp Hubyar’a talip olmuşlar. Çaylı köyünün de ikrarı kadim olmuş, aşusu tutmuş, Çaylı köyünde Hubyar’a bağlıdır.

Çaylı’dan, Turhal’ın  Kelit şu anda Ulutepe ünvanını taşıyan köyü geliyor. O köyde kuzu, kurban kesiyorlar.  Esah  şehidi ziyaret edip, avcıların çok olduğu köyde  Elik Tekkesi denen yere varıyor. Cuma geceleri Elikler Geyikler ziyaret eder, onun için ismi Elik Tekkesi’ olarak anılır.. Orda da sohbet ediyorlar.

Merzifon’da Piri Baba denilen türbeyi ziyaret ediyor. Piri Baba buna hoş sefa nazar, hürmet gösteriyor. İki dostun kavuşması çok mukah oluyor. Piri Baba ile vedalaşıyor. Ordan Çorum’un Osmancık kazasında Kızılırmak üzerinde Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli tarafından ok seğisiatılan Koyun Baba’yı ziyaret ediyor. Orda dem sefa hizrnet görüyorlar. Ordan çıkıyor yola revan oluyor. Çorum ile Kastamonu arasında Sultan Murat’ın kendine gönderdiği süvarilere kavuşuyor. Süvarilere kendinin Hubyar olduğunu, onların kendine Sultan Murat tarafından gönderildiğini rüyasında kendine beyan olduğunu anlatıyor. Süvariler inanmıyorlar. Hubyar’dan ayrılıyorlar. Güya gayeleri Tozanlı’ya gelip derviş’i alıp gitmek. Fakat süvariler yolu şaşırıyorlar. Geri dönüp Istanbul istikametine gitmeye mecbur kalıyorlar.

Hubyar Sultan içerisinde bir aşkı ilahi eğleni diğneni Hızır yoldaş kamber kılavuz eş dost talip muhip davacı Allah yardımcı Sakarya’ya varıyor. Sakarya nehrinin üzerinde bulunan Justinianus Köprüsü  nün başında duran paccılar (haraç kesenler) geçenlerden haraç alırlar veremeyen garibanlara zulüm yaparlar imiş. Hubyar Sultan varıyor paccıya diyor ki, efendim benim akçam yok pac vermeyeceğim bede size dua ederim, işiniz ihsan olsun, dese de ,dalga geçiyorlar ve hoş olmayan sözler söylüyorlar. O zaman Cenab-ı Hak’ka sığınıyor, elini kuma çalıyor, bir avuç kum alıp İsm-i Azam duası okuyup  kumu ırmağa atıyor. Irmak ters  tarafa dönünce ve köprü kuruda  kalıyor.  O köprünün adı Muhanet Köprüsü olarak söylenmektedir.

Bunun üzerine;

Çıkıp arş yüzünde nurda oturan

Meftasını mefdasına getiren

Kudret yarılıp lokma getiren

Südünen ahmeri balı Hubyar.

Ateş yok ikene çiği büşüren

Dalga verip kalp evimi coşturan

Muhanet Köprüsü’nün suyun şaşıran

Kurtardı zalimden yolu Hubyar.

Varın bakın paçcı kayık haline

İsmi azam duası geldi diline

Bir avuç kum aldı sundu eline

Az kalsın kuruda gölü Hubyar.

Ol zaman seccadeyi suya atıp ;

Dolmabahçe civarını geçip saraya yakınlaşıyor. Bunu gören Sultan Murat sarayın eşiğinin altına Kuran-ı Kerim’i koydurup Hubyarın önüne varıp buyur derviş deyip buyur ediyor. Eşiğin altına Kur’an Kerim koyulduğu Hubyar Sultan’a malum oluyor. Diyor ki;

Sultanım şevketlim Kur’an hak’tır. Kur’an gerçektir. Yeri göğü Kur’an Allah’tır. O senin eşiğin altına koydurduğun kitapta yirmi dokuz rufat, yüzondört sure, altı bin altıyüz altmış altı ayet var. Ben onu çiğneyemem. O ahır zaman nebisine indi. Onu Allah Cebrail vasıtasıyla Peygarnbere gönderdi, dedi. Eşiğin altından kitabı kaldırdılar. Tabi izzet ikram gösterdiler. Fakat gaip bilimlerini aramak için çare aradılar. İçlerinde bir adam var idi.

İsmine Duroğlu derler idi. Duroğlu dedi ki ben yalandan ölüyüm. Derviş benim cenazemi kılsın, ozaman foyası meydana çıksın, dedi. Bunu kabul ettiler. Duroğlu yalandan öldü. Hubyar Sultan’a, derviş bu cenaze namazını senkıldır, dediler.     Hubyar Sultan dedi ki ölü niyetine mi kılacağım, dirı niyetine mi kılacağım? dedi. Dediler ki derviş cenazenin dirisi olur mu dediler. Ol zaman helallık aldı. Su selasını verdi. Musallaya koydular. Allahüekber deyince cenaze namazı tamam oldu. Saray erkanı gülüşdüler. Hubyar Derviş niye gülersiniz, diye sorunca senin kerametine gülüyoruz, sağ adamı ölü niyetine kıldın, bizi de kandırmaya çalışıyorsun dediler. O zaman Hubyar Sultan dedi ki bizde yalan olmaz, açın bakın, dedi cenazeyi açtılar, baktılar ki adam ruhu çoktan teslim etmiş.

Eşiğin altında kitap sırınan

İki cihan boyanmıştır nurunan

Ali Baba ile girdi fırına

Estirdi garınan yeli Hubyar

Sağ adamı musallaya koydular

Buyur derviş cenazeye dediler

Orda hazırdı Kırklar Yediler

Sağ adamı ölü kıldı Hubyar

Allahüekber dedi aldı canını

Öl demeden uyuşturdu kanını

Cümle alem duydu onun namını

Şanını dünyaya saldı Hubyar

Duroğlu derlerdi kıldığı Adem

Allahüekber dedi Hubyar dedem

Kimisi sağ dedi kimisi ölü

Olüler katarına saldı Hubyar.

Ondan sonra Hubyar için Külhan fırınıyaktırıyorlar. Bu fırına girer de yanmazsan fermanın yazılacak, diyorlar. Yedi gün yedi gece Hubyar için fırını yakıyorlar. Hubyar Sultan’a fırına gireceksin diyorlar. Halk biryere cem oluyor, birleşiyor. Hubyar destur deyip, fırına girerken sabi çocuğu kucağına alıyor. Bir gün sonunda külhanı açıyorlar.Hubyar Sultan’ın sakalını buz tutmuş, kucağında  çocuk, çocuğun elinde bir top tutca çiçeği dışarı çıkıyorlar. Çocuğa soruyorlar ,nerdeydiniz,  Çocuk diyor ki, Tekeli dağı diyorlar. Bir yüce yayladaydık.  tutça  topladık. Çok soğuk bir yayla oradaydık, diye bunlara cevap verdi ve bunlar şaştı hayran kaldı, özür niyaz dilediler.
Hubyar Sultan’a mal varlık saltanat teklif ettiler. Hiçbirin kabul etmedi. İlla ki Dokuzlarda Sırda duran Tekeli’ye giderim dedi. Hubyar avuyu içmiş deryayı geçmiş, Muhanet Köprüsü’nü kuruda koymuş, sağ adamı ölü kalmış, Külhana girmiş, erenlerin hüsnü himmetiyle sağ salim çıkmıştır. Fermanını almış, Tekeli yaylasına gelmiştir.

Hubyar Sultan’ın babası Şeyh Cüneyt anası Bağdat Hatun dur. 13.yüzyılda yaşamıştır. Hubyar Sultan’ın iki oğlu, yedi kızı olmuştur. Hubyar’ın hanımı yalıncak kızı Gönül Ana’dır. Kız evlatları evlenmeden Hakkın rahmetine kavuşmuştur.Yedi kızının naşını bir kazan suda yıkadı. Allah rahmet eylesin Kabirleri. Hubyar, Tekke köyünün kabristanındadır. İki oğlu vardır ismileri Derdiyar, ve Buynat’dır. Derdiyar’ın türbesi Sivas vilayetinin Ulaş kazası Karacalar denilen bir köyündedir. Köyün eski adı Derdiyar Şeyh Köyü ünvanıyla söylenmektedir. Buynat ise seraskeri olarak  balh-ı Buhara’ya gitmiş, geri dönmemiştir. Deydiyar’ın üç oğlu olmuştur. Hüseyin Abdal , Kenan, Saçlı Ali‘dir.

Hüseyin Abdal ceddi sülalesinin yolunu , dedelik yaparak cemler yürütmüş oradan da sökün edip, Sivas vilayetinin Mazan köyü ile Karabalçık köyü arasında Almabeli denilen yerde çok gürüh, gülbenk yürütmüştür.

Bir zamanda Erzurum Badıcivan ve Kemah bölgesinde mekan tutmuş ve diyar-ı  irşad etmiştir. Hüseyin Abdal bir müddet sonra Talipleri ile birlikte Atayurduna dönmek için Hubyar Köyüne gelmiştir. Kenan ve  Saçlı Ali  tarafından Hubyar tekkesine alınmadığı gibi kendisini tanımadıklarını söyleyip Şecere  istemişlerdir. Hüseyin Abdal dedem Hızırı kendine yoldaş ederek Topkapı sarayına varır, çeşitli kerametleri gören padişah Hubyar sülalesinin Şecere fermanını Hüseyin Abdal’a verir. Aldığı fermanı kardeşlerine götürür fakat biz ferman filan anlamayız deyip dergaha sokmak istemezler. O zaman Hüseyin Abdal’ın oğlu Hasan Abdal genç ve delikanlıdır amcalarının uygulamalarına katlanamadığı için hiddetlenir ve onun müdehalesi ile Kenan ve Saçlı Ali Köyü terk etmek zorunda kalırlar . Hüseyin Abdal’ın ve Hasan Abdal’ın Kabri Şerifleri Dedesi Hubyar’ın yanındadır. Hüseyin Abdal’ın beş oğlu vardır. Mustafa Abdal ,Hasan Abdal , Bezat Abdal , Himmet Abdal , Aslan Abdal yollarını yürütmüşlerdir.. Hüseyin Abdal’ın oğullarından gelenlere de Hasanlı, Bezatlı, Himmetli, Mustafalı, Aslanlı isimleriyle çağrılmaktadır. Hubyar’ın torunu Saçlı Ali ’’den gelenleri Meytilü İsmi ile anarlar.Kenan ’dan gelenleri Kenanlı ismi ile anarlar.

HUBYAR DEDESİNİN VASIF VE ÖZELLİKLERİ

Hubyar evlatlarından gelen Allah Muhammed Ali yolundan ayrılmayıp Hubyar Ocağına yakışan ocakzadeler Hubyar yolunu yürütebilmişlerdir.  Hubyar’ın yolu demek,İrfan ,makamı Kırklar, Hulki Rıza vücud-u Keçe aklen, ilmen, zikren Fahr-i kainat Muhammed Mustafanın ümmeti, İmam Ali yolu , İmam Hüseyinin postuna aşk-ı niyaz etmektir.,

Hırsızlık, huysuzluk, haram yeme, zina işleme,talibini nikahına alma(talib evlattır.), haksız yere kadın boşama, Boşanmış kanı nikahına alma,Hak’kın binasını yıkıp adam öldürme, fesatlık yapıp kimseyi öbür şahısa takma, velhasil Cenab-ı Allah’ın emrini tutmayan kişiler Dede olarak posta ve mimbere oturup görgü göremez, topluma halkacık namazı kıldıramaz.. (Hubyar Sultan’ın bir, ismi de Abdal Dedem diye söylenir.)

Hubyar Sultan padişahın verdiği berat ve fermanı ile vergilerden ,askerlikten,nöbetten kısacası devlete karşı bütün yükümlülüklerden muaf tutulmuştur. Bu durumu fırsat bilen menfaatçiler çevre köylerden ve Topkapı Sarayından çeşitli meslekleri bırakarak Hubyar Tekkesinde, Hubyar evlatlarının ve yolbendi olmuş taliblerin arasına sızarak yerleşmişlerdir ve hala içlerinden zinharlarını kesmemişlerdir.

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.